Bir Yazılımcı Olma Hikayesi
Her mesleğin bir zorluğu vardır derler ama en zorlarından biri de bizim ki galiba. Tabii bu zorluk işi yapmaktan ziyade, daha çok insanlara ne yaptığımızı anlatmakta. Yada ne yapmadığımızı anlatmakta. Yani mesleğimiz ve çevremiz arasındaki ilişki hayli problemli…
Kime ne anlatıyoruz biz?
“Ne iş yapıyorsun oğlum sen?” diyen bir yaşlı teyze “Yazılımcıyım teyze” desen sana vereceği ilk cevap şudur “Ne yazıyorsun oğlum? Aman dikkat et siyasi kitap yazma!”. Daha da kötüsü “Teyze kod yazıyoruz” diye artistlik yaparsan sana gelen cevap “Yavrum hele şu cep telefonun pin kodu yanlış diyor bi baksana” olacaktır.
Hadi işin zor kısmını geçtim yaptığın işi anlatmak yada karşıdakine benimsetmek o kadar zor ki. Ben babama 10 sene sonra zor anlattım, adam beni akşama kadar hep oyun oynuyor diye biliyordu. Hayır garip tarafı da şu ki bilgisayardan oynadığım tek bir oyun bile yok. Öyleki, bir ara yanlışlıkla hesap özetimi görüp “Oha benden fazla para kazanıyosun!” deyip “Milletin kredi kartını mı hackliyosun sen, yoksa internetten kumarmı oynuyosun?” diye kızdığı da olmadı değil.
Eee normal o adam için. Bilgisayar bilgisi maksimum Facebook yada internet radyoları dinleyip, hava durumuna bakıcak kadar. He birde haberlere bakıp, google da arama yapabiliyor o da iyi. Neyse bu senenin başlarında bir işe girdim part-time olarak. Amacım sadece babamın bu alanda bir sektörün olduğunu ve bu alanda yüksek paraların kazanabileceğini, bu işi sevdiğimi göstermekti. Neyseki iş yerime gelerek, yaptığımız işleri görerek anladı tabi…
Her ne kadar “Napıyosun?” dediğinde “Mobil uygulama yapıyorum.” desem de cevap olarak hep “Baksana bi, benim telefonda kaç dakika sürem kalmış?” oluyor. Olsun napalım artık…
Bu işe örnek olarak babamı verdim ama arkadaş çevresinde de benzer bir durum var. “Oğlum biz sabahtan akşama kadar makina başında parça takıyoruz, kontrol yapıyoruz, sen paso yatıyorsun, akşama kadar Facebook’da yada dışarda geziyorsun bizden çok kazanıyosun.” gibi konuşanlar… “Geceleri napıyoruz biz kanka?” diye sorsak, yatıyoruz zannedecek 🙂
Sen Haykırsın Galiba?
Yada bu işlerde bilgili olunca hep hacker damgası yiyorsunuz… Her gün birisi arayıp “Abi facebook şifremi unuttum, Batu şu kızın Facebook hesabını hackleyelim.” gibisinden arıyor… İyi güzel söylüyorsun da kardeşim, karşımızda 400 milyar dolarlık şirket, binlerce yazılımcı oturup bir sistem yazıyor, bende bunu 5 dakikada hackliyim dimi? Oh, ne güzelmiş.
Birde bilgisayar almak için devamlı arayanlar oluyor. Donanım bilgim sıfır ama yine de idare ediyorum onları. “Girip bir teknoloji, e-ticaret sitesinden RAM’i, işlemcisi hangisi iyiyse al kanka.” deyip gönderiyorum, ne yapayım?
Tabi birde bu işin bizim bakış açımızdan boyutu var.
Yazılımcı & Tasarımcı Ruh Hali
Yolda giderken kaldırımdaki parkelerde çizgilere basmadan yürümemeye özen gösteren bir tip varsa yada tıp dilinde simetri hastası dediğimiz insan. Heh o tip insanlarız aslında biz. Düzen, disiplin ve babamın deyimiyle “Anormalsiniz oğlum siz.” denilen tipleriz. Bunun nedeni aslında çok basit; bir sistemi yazarken karşımızda en mantıksız, en bilgisiz insanı baz alarak yazıyoruz. Yani bizde isteriz ki doğum tarihi kutusuna herkes doğum tarihini yazsın, bizde arkaplanda tek tek ay, yıl, gün çekmekle uğraşmayalım. Hadi yanlış yazmayı geçtik oraya “1950 Harmanı” yazıcak insanlar var. Bu nedenle hep bir adım önde ve bir adım arkamızı kollayarak gitmek zorundayız.
Sektörün içinde aktif olarak olduğumuzdan haberlerden yada olaylardan sizden önce haberdar olmamız çok normal. Hani neyseki Twitter vs. aktif kullanılmaya başladı, sizde haberdar oluyorsunuz ama bizdeki mail bültenleri, özel rss takip sistemleri derken siz bomba patladıktan 2 saat sonra duyarken, biz bomba patladıktan 5 dakika sonra haberleri alıyoruz 🙂 Bunun sebebi de, sitelerimize haber eklemek yada haber botlarını kontrol altında tutmak.
Yani şöyle; “Abi iPhone 6 çıkmış gördün mü?” lafını söyledikten 1 ay önce biz o cihazın teknik özelliklerini yada Türkiye’ye ilk geldiğinde “tester” olarak kullanan insanlarız. Hani hava atmak gibi olmasın ama öyle 🙂
Tabi kötü huylarımız da yok değil. İnternette basit bir vergi borcu ödemek için girilen sistem de “Oğlum hadi lan bir borç ödüyceksin.” dediğinde kafamız o sırada “.Net’de Oracle bağlantısında bu herifler kredi kartı bilgilerini veritabanına almıyor galiba.” diye düşünmemizden kaynaklanıyor olabilir. Siz sistemi sadece kullanırken, biz salak saçma arka tarafındakileri düşünmek zorundayız.
Tasarımcı olmak daha kötü tabi. Hani ben biraz fazla meraklı olduğumdan tasarım konusunu da, kendim yapıyım diye baya araştırınca bende de yan etkileri çıkmaya başladı. Örneğin billboarda bakınca “Aa, Heltavica Neue Semibold kullanmış.” renk de “#CCC” diye görüyoruz yada arkaplan resmine bakıp “Ulan bu texture geçen Shutter Stock da vardı. Kesin bu tasarımcının Premium hesabı var.” gibisinden off’da çekebiliriz 🙂
En Çok Biz İçeriz, En Çok!
Hepinizin bildiği gibi kahveyi çok severiz. Kahveyle alakalı olmamızın sebebi, devamlı beyin fonksiyonlarımızın aktif olması gerekiyor. Bunu deaktif duruma getirmek için alkolü, aktif duruma getirmek içinse bol bol kafeine ihtiyacımız var. Son zamanlarda RedBull ile de iyi gidiyor kodlama. Hatta öyle bir kahve sevgisidir ki; yazılımcıların bir çok özel sisteminde kahve sembolünü görebilirsiniz. JSFiddle logusu yada en güzel örneği Java kelimesinden geliyor galiba. Java programlama dilinin isminin nereden geldiğini hiç düşündünüz mü? Endonezyada yetişen “CAVA” kahve türünün ismini almıştır.
Bunlarıda Severiz…
Benim en çok dikkatimi çeken, hatta çok fazla kod yazdığımda karşılaştığım bir yazılımcı ruhu var. Normal sohbetleri veya tartışmaları beynimde gruplandırma yapıyorum nedense. Olayları if else döngüleriyle, while yada foreach diyerek dönderip beyin ereksiyonu geçirdiğim dönemler oluyor. Tabi nadir olsa da bu durum yazılımcı ruhu olarak çok kötü bir şey.
Birde gündüzleri kod yazmayı sevmeyiz. Kod gece yazılır ve sabah ezanıyla uyunup, akşama kadar kalkılmaz 🙂 Geceyi gündüze çevirdiniz diye kızmayın sayın anneler.
Uyurken: sleep();
Aslında “normal” insanlarız ama sizden bir adım önde düşünmek zorunda olduğumuzdan dolayı kusura bakmayın hep anormal gözüktük sizlere. Çok fazla konuşan insanlar değilizdir, iki yazılımcı arasındaki muhabbetleri sittin sene anlamazsınız zaten ama yine de bize “deli” gözüyle bakmayın 🙂